31 Ekim 2009 Cumartesi

"Anladımki; kalbinden uzak düşenin kalbini üfleyip, onu yeniden içimize konduran bir kuş nefesi vardır. Bu sıradan hikayemi benden yüzyıllar sonra gelen biri, benim gibi duyarak anlatsın isterim. Desinki; cevher kararmadıkça, her hayat için tetikte duran bir mucize vardır.

Ali ayçil- sur kenti hikayeleri

30 Ekim 2009 Cuma

cumamız hayr olsun..

"Allahım,
nasıl pırıl pırılsa güzelse sevdiğin kulların
öyle güzel kıl beni."


a.cahit zarifoğlu

" sevgili dost, köpekbalıgının kanı, yarasanın karanlıgı sevmesinde ne var? hüner, geceye ragmen güneşi, kana ragmen hayatı sevmekte. oruçken su içmemekte ne var! hüner ölürken suyu reddedebilmekte. "isâr" deniliyor buna. yani tercih. yani sevmek; yani göstermek en üstün olanı.

sevgili dost, yazın buharlaşmayacak, kışın donmayacak, sonbaharda yapraklarını dökmeyecek, yani hep aynı kalacak, yada artacak sevgi. altını görünce gümüşten, gümüşü görünce bakırdan vazgeçmeyecek. tegore gibi;"istedigin zaman lambayı söndür. senin karanlıgını da tanır ve severim" diyecek..."

-posta kutusundaki mızıka- a.ali ural
Herkes gibi benim içimde de hiçbir yere kaydedilmemiş bir günlük var.
Biliyorum ki insan,ölünceye kadar kendi cevapsız sorusunun çengelinde asılır,ölünceye kadar kendine mağlup olur.
Yani nasıl söyleyeyim; içi boşaltılmış tenha bir akşamda, gidilebilecek en iyi yer çocukluğun bahçesidir. Çünkü en tanıdık korkular orada…
Dünyanın mı ölümde yoksa ölümün mü dünyada konakladığını birbirine karıştırdık kimi zamanlar.
Her bir tarafını eşyalarla tahkim ettiğimiz çerden çöpten bir ruhumuz var çünkü!
Dünyadan el etek çekmek istediğimizde, karşımıza ilk çıkan yine dünya olur.Muzipçe, “nereye gidiyorsun?” diye sorar bize.
Oysa hayat işini iyi bilen bir tüccardır;kendisine karşı duyduğumuz hevessizliğin bir kopmayla sonuçlanmaması için hemencecik başka bir rafın önüne çeker bizi.
ali ayçil

29 Ekim 2009 Perşembe


Kimse bir dünyanın bir tek “ân”ını içine sığdırmayı başaramıyor.Aşka düşenler hariç…

ali ayçil

düşündümde "hayatı boyunca gündüzü gece, geceyi gündüz sanmak ne kadar korkunç!"

28 Ekim 2009 Çarşamba

evet hatırladım..

Evet hatırladım Küçük basit şeyler yetiyor kederlenmeye
ya mutluluğa?

a.cahit zarifoğlu

27 Ekim 2009 Salı

kırılır.







kırılır.
en çok onlar mı?
en çok onlar...

a.cahit zarifoğlu

(en çok da ben)



bağışlanmamı diliyorum



Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum.

A. Cahit Zarifoğlu

26 Ekim 2009 Pazartesi

İnanıyorum ki,
İstanbul’a ya bir şeylerden kaçarak varılır
ya da gün gelir ondan
kaçılır.

Elif Şafak
"şimdi bana efendim yeni bir hayat gerek.."

ali ayçil

Yaşına hürmeten senin ey dünya
Demedim bir şey, yaptıklarına
Kaldırmadım elimi karıncaya
Deme sakın, o yerde
Yerdeyim ben de.


İbrahimTenekeci/ Ağır Misafir
Ey gam yine meydan-ı muhabbet sana kaldı.

şeyh galip

23 Ekim 2009 Cuma

cumAmız hAyr olA..

Allahım,
nasıl pırıl pırılsa güzelse sevdiğin kulların
öyle güzel kıl beni.

A. Cahit zarifoğlu
İnsan sadece virgül koyabilen bir varlıktır. İnsan virgülleri doğru yerlere koyamadığında, herşey birbirine karışıyor. Onu layık olduğu yere koyamadığından anlam, bir sevgili gibi kapıyı çarpıp terkediyor. Aşkla iş, hayatla ölüm, şefkatle şehvet, kibirle vakar, korkuyla umut birbirine karışıyor, iyice bulanıklaşıyor her şey...
ibrahim paşalı

22 Ekim 2009 Perşembe

"anlatıyorum hiç konuşmadan
buğdayın içini gökmesi gibi"

İbrahim Tenekeci



Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.“düzenim bozulur, hayatım alt üst olur” diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını?

Şems-i Tebrizi

21 Ekim 2009 Çarşamba

min fadlik!

"biraz bahar gerekiyor Allahım, ben hiç iyi değilim.. "

İsmail Kılıçarslan

ne zor


Düşüyor içime dipsiz bir kova
yaşamak ne zor kalbi olana.

İbrahim Tenekeci

20 Ekim 2009 Salı

bozuk güzellik..


" Bu Bozuk Güzellik
Kalbim'i Yoran!"

İbrahim Tenekeci

yArın güzeldir..


Dinle! hatırladıkça üzüyor beni.
Geri çekilirken yaktığım rüyâ.
mevsimlerden keder mi söyle?
Ne giysem yakışmıyor uçurumlardan başka.
Dağıtmıyor hiçbir güneş ruhumdaki sisi.
Ve ben hala yarın güzeldir diyorum,
kalmasa da albenisi..

ibrahim tenekeci- üç köpük

içim..

Artık seni aramaktan vazgeçtim. Bunu bana "şiir" öğütledi. Yazdığım her şiirde, senin, yeryüzünde bir karşılığının bulunmadığını, şu sebepsiz sıkıntılar bize uğradıklarında evsiz kalmasınlar diye bahane edilmiş bir imge olduğunu, geç de olsa kavradım. O sıkıntılar hep gelecek ve biz onları, aslında hiç olmayan sende ağırlayacağız. O sıkıntılar nereden mi gelecek? Doyamadan terk ettiğimiz cennetten ve yarım bırakılmış çocukluğumuzdan. Yani tam dünyaya atıldığımız yerin iki yakasından.

Ali Ayçil/Ceviz Sandıklar ve Para Kasaları

19 Ekim 2009 Pazartesi

Aliya hakka yürüdü..

Aliya Hakka yürüdü.
Bosna’yi, Tebriz’i, Istanbul’u, Halep’i duman bürüdü:
Aliya Hakka yürüdü.
O sarisin ve yakisikli, o mütebessim ve vakur,
O sabirli ve kahraman adam,iki melegin kollari arasinda,
Bosna tepelerinin ufkuna dogru agip gitti.
Iyi adamlar iyi atlara binip gider, binip gitti.

Aliya Hakka yürüdü....
Biz Aliya’nin ölümüne degil, kendimize üzüldük.
Bir Bilge Kralimiz vardi, gitti;ona üzüldük.
Şu yer yüzünde öksüzlügümüz koyulasti;
tenhaligimiz artti,ona üzüldük.

Aliya Hakka yürüdü....

Aliya, bir mucize ortaya nasil çikarsa öyle çikti.
Azgin bir vahset,
Avrupa’nin göbeginde kardeslerimizi gök ekinler gibi biçerken,
bir adam...
Telassiz ve acelesiz,
kendinden emin ve tedbirli,
dedi ki,“Bosna teslim olmayacaktir!” “Yok olmayacagiz” dedi,
“özgür kalacagiz”.
Dedigini de yapti Aliya;
acilar içindeki Bosna,
binbir türlü vahsete karsi ayakta kaldi....
Aliya siyah arabalarda fink atmadi,
etrafinda ordu gibi korumalar gezdirmedi.
Politika yapmadi Aliya,
hak yemedi,
insan ezmedi.
Yalin bir davasi vardi Aliya’nin, gerçek bir adam gibi o davayi güttü.
Yola halkla çikti;askerleriyle,
köylüleriyle,
isçileriyle,
hocalariyla,
şairleriyle,
kizlari ve ogullariyla...
Inanmiş insanlariyla yola çikti Aliya ve yolu onlarla bitirdi.
Sirp kuvvetleri dört yanini çevirmisken,
Aliya...
Saraybosna’nin üstüne piril piril vuran mayis günesine bakiyordu.
Hilal’in çocugu Aliya...
Vurustugu soysuzlarin karsisinda...
Hilal ve günes kadar yüksekti....
O yakişAikli ve sarisin adam gitti.
O Avrupali, o müslüman, o zarif, o bilgin ve bilge adam gitti...
Para pul pesinde degildi,
parti-purti pesinde degildi, masa ve koltuk pesinde degildi,
şan ve şöhret pesinde degildi,
iktidar ve güç pesinde degildi.
O parkasina bürünerek cephe dolasan,
o soydaslarinin kani yagmurlarla yikanirken kale gibi direnen,
o kitap yazan,
o torun bakan,
o çoluk çocuk büyüten adam...
Aramizdan ayrilip gitti.
Biz kendi yoksullugumuzla,
kendi issizligimizla kala kaldik.
Aliya savasini kazandi da gitti.
Yapacagini tamamladi gitti.
Bir Osmanli uç beyi gibi, topragini toprak edinip gitti.
Kollarinda iki melek...

Aliya Hakka yürüdü.....


Süleyman Çobanoglu



ne güzel de özetlemiş şair. ne derler yüeğine sağlık.
seninde mekanın cennet olsun Bilge Kral..

öfkesi geçmiş olAn..

"yaşadım gittim kulaktan dolma,
parlak fikirler, kötü sonuçlar:
ellerinden öpenin çok olmasın dünya ! "

İbrahim Tenekeci

17 Ekim 2009 Cumartesi

..


zor tutuyorum kendimi dökülmemek için...

ibrahim tenekeci (giderken söylenmiştir)